Rüyalar: Yarı Süptil Alemin Bize En Yakın Uygulaması

Rüyalar: Yarı Süptil Alemin Bize En Yakın Uygulaması

KÜÇÜK büyük her insanın evrensel kavramlarından birisidir rüya kavramı. Dünyanın neresine giderseniz gidin kültüre bağlı olarak rüya alemi büyüleyici bir alemdir. Ve herkes az olsun çok olsun o alemden getirdiği bazı parçalarla yaşar. Yani unutamadıkları bazı imajlar, kokular, heyecanlı olay anları veya tam uyanmaya yakın duyulan bir sözdür o alemden gelen parçalar. Tam anlamıyla yarı süptildir ve aslında kişinin kendisinin anlayabileceği, şuurunun çeşitli kademelerindeki biriktirmiş olduğu parçacıkları kullanılır.

     Ana hatları ile rüyalar oluşum şekilleriyle iki çeşittir. Yani beslendikleri tesir alanları olarak iki ana hatta ayrılır. Birinci tip rüyalar çevreden gelen tesirler sonucunda şuuraltındaki hafıza partiküllerini harekete geçirerek oluşan rüyalardır. İkinci tip rüyalar ise yüksek düzenlerden veya yüksek düzenlerden alınmış vazifeler doğrultusunda ilgili varlık guruplarından veya varlıklardan verilmesi gereken enformasyonun şuur üstü kanalı ile şuur dışındaki partiküller kullanılarak şuura imajlar olarak nakledilmesinden kaynaklanır. 

    Şimdi bunları tek tek açalım. Birinci tip rüyalar tesirinin başlangıcı ve çıkışı çevresel koşullardan kaynaklı olan rüyalardır. Şimdi uykuya dalmış bir insanı ele alalım. Bu kişinin hemen yanı başında da bir televizyonun açık olduğunu ve oynayan filimin sesinin uyuyan kişi tarafından rahatlıkla duyulabilecek durumda olduğunu farz edelim.  Uyku esnasında fiziki titreşimler olarak televizyonda oynamakta olan filmin ses titreşimleri kulak yolu ile şuur alanına mütemadiyen ulaşmakta olsun. Şuurda sesle ilgili kulağın bağlı olduğu merkez, bu tesir ile uğraşmak istemez. Olabildiğince bu merkez kendini dışarıdan gelen tesirlere kapatmış ve belli bir eşiğe kadar gelen tesirleri şuur altına iletmektedir. Ancak bu eşiğin üstündeki tesirler merkezde bir hareketlilik başlatır, titreşimini yükseltir ve içten dışa doğru şuur dönmeye başlar ve eni sonunda kişi uyanır. 

    Biz tesirlerin devamlılık göstermediğini ve şiddet eşiğinin aşılmadığını düşünelim. Bu durumda şuur altına itilmiş tesir, kendi manyetik çekim tesiri ve şuur altındaki hafıza partiküllerinin yani izlenimlerinin, manyetik alan kutuplaşmasına göre birbirlerine çekimleri oluşur. Bunun sonucu olarak da kişinin maddesel realitesine uygun bazı imajlar şuur altında oluşur ve şuur dışı kanalı ile şuura yansır. Eğer bu şuuraltı imajlarının titreşim kuvvetleri yeterince yüksek ise şuurda hareketlenme başlar ve imajı idrak eder aynı zamanda da titreşimi yükselerek uyanır. Tüm bu olanlar an diyebileceğimiz çok kısa bir zamanda olur ve biter. Rüya görülür ve uyanılır. Asıl olarak görülen ve rüya diye tabir edilen şey bir  imajinasyon ürünüdür ve şuur altı izlenimleri, kişinin günlük realitesine uygun olarak şekillenmiş yarı madde diyebileceğimiz bir sahnedir. Varlığın ham maddesi olan yarı süptil maddeden oluşur. Bir başka deyişle yarı süptil alemin alt seviyelerinde oluşmuş bir sahnedir.

    Yukarıdaki örneğe devam edecek olursak, uyuyan kişi tarafından duyulan filmin seslerinde bir sahnede “atlama” diye bir çığlık atıldığını varsayalım. Bu “atlama” çığlığı şuurdaki duyma merkezi tarafından şuuraltına itilir ve şuur altında geçmiş hayat hafıza partiküllerinden yani geçmiş hayat izlenimlerinden kendine en yakın anıyı yakalar ve bunu şuuraltı otomatik olarak bir imajinatif enstantaneye çevirir. Kim bilir? Belki de bu hatıra kişinin geçmiş hayatlarından birinde ağaçtan düşerek öldüğü izlenimidir ki bu hatıra kendinde çok büyük izler bırakmış olabilir. O zaman bu anı ve tetikleyici “atlama” çığlığı tesiri kişide belki de örnek olarak merdivenden düşüyormuş sahnesinin imajinatif olarak şuuraltında oluşmasına ve hızla şuura ulaşmasına sebep olur. Şuurda da frekansı yeteri kadar yüksek olduğu için kişi merdivenden düşme enstantanesini imajinatif olarak görürken uyanır. İşte biz bu görülene rüya diyoruz. Bu tip rüyalar yukarıda da belirttiğimiz gibi dış kaynaklı tesirler yolu ile oluşan şuuraltı rüyalarıdır.  Yüksek değerlere sahip değildir. Ancak gereksiz yere de görülmüş değildir, oysa kainatta hiçbir şey sebepsiz yere oluşmaz. 

    İkinci tip rüyalar ise üst seviyelerden varlığın kendisi ve içinde bulunduğu toplumun tekamülü için gerekli olan uyarıları içinde saklayan, bazen de çok açık olarak görülen şuur üstü rüyalarıdır. Bunun mekanizması da asıl olarak çok basittir. Tesiri iletecek olan varlık veya varlıksal grup tesirlerini kişinin varlığının şuur üstünden indirerek zaten o esnada şuur dışına dönük olarak sentez yapmakta ve günlük izlenimleri şuur dışına yerleştirmekte olan varlığa şuur dışındaki hafıza bağlantılarından yani izlenimlerden bir imajinatif sahne oluşturur ve bunu şuura ileterek idrak edilmesini tetikler. Şuur idrak etmeye başladığı an uyanmaya da başlar. Ve idrakle birlikte rüya görülmüş olur. Bu imajinatif sahne aslında yarı süptil alemin maddesi ile ve zaman anlayışı ile olduğu için an denecek kadar kısa bir zamanda tüm olay yaşanır ve biter. Aslında bu da diğer rüya çeşidi gibi yarı süptil alemin en gerçekçi deneyimlenme halidir. Bazı durumlarda verilecek olan bilgi için şuur dışında yeteri kadar birikim yok ise tesiri aktarmakla vazifeli olan varlık veya varlıklar gurubu aradıkları izlenim için şuuraltından da faydalanırlar. Bunda da mekanizma aynıdır ve şuur dışındaki sahne ile şuuraltındaki sahne birleştirilir daha sonrada şuura idrak etmesi için gönderilir. İdrak esnasında hem rüya görülür hem de kişi uyanır. Asıl olarak bu tip rüyalar yüksek değerlere sahiptirler.

    Ayırt edile bilinmesi için yukarısı kaynaklı rüyalar daha net, düzgün, canlı ve derin izlenimler bırakmakla beraber, şuuraltından gelen rüyalar daha fulü, dağınık ve sönük olduğunu belirtmekte fayda vardır. Yüksek düzenlerin vermiş olduğu rüyalar illaki şöyle ya da böyle kişide bir iz bırakmış ve kişi hatırlayamasa da gelecekte canlanmak için hazır bir tohum olarak varlığın şuur dışı alanında beklemektedir.