Çocuklarla Geçmiş Yaşam Çalışması

Çocuklarla Geçmiş Yaşam Çalışması

ANNE BABALAR, çocuklarının geçmiş yaşam çalışmasına ihtiyacı olduğuna nasıl ve ne zaman karar verirler? İlk olarak, anne baba çocuğun yaşadığı sorunun geçmiş yaşamlardan kaynaklanabileceğinden kuşkulanır ve çocuklarla çalışan bir uzmanı ararlar. Ama genelde olan şudur: Anne baba zaten bir uzman tanımaktadır veya bir arkadaşları ya da akrabaları onlara bir uzmanı önerir. Dolayısıyla bu noktada, kullandığı özel tekniklerden çok uzmanın kendisi, onunla ilgili olarak anlatılanlar önemlidir.


Yeri gelmişken, Geçmiş Yaşam Çalışması yaptırmak için bir kaç neden vardır. Çocukların, özellikle de küçük yaşlarda olan, yedi yaşını geçmemiş çocukların geçmiş yaşamlarla ilgili anılarını kendiliğinden hatırlamaları sık görülen bir durumdur. Elbette ki, bu durumun bir sorun olması gerekmez. Ama çocuğun, onu rahatsız eden “bir şey” olduğuna ilişkin sinyaller vermesi mümkündür. Çocuğun sorunları olduğunu keşfeden kişi genellikle ebeveynidir, genellikle de annesi.


Sorunlar ise herhangi bir türden olabilir: “Zor çocuk” veya çok sessiz bir çocuk olması, okulda zorbalığa maruz kalması, okula gitmek istememesi, karın ağrıları, endişeli olması, altını ıslatması, yaşıtlarıyla sürekli kavga etmesi, korkutucu rüyalar görmesi, kendisine dokunulmasını istememesi vb. Yaşamlarını tehdit eden bir hastalığa yakalanmış çocuklar bile, ölümden daha az korkmalarına, daha az acı çekmelerine ve kendilerini sürece bırakmalarına, onları bir sonraki yaşamlarına hazırlamaya yardım eden bu çalışmadan dolayı biraz rahatlama yaşayabilmektedirler. Ayrıca, zihinsel becerileri yüksek olan çocuklar bazen çok sessiz ve içe kapanık olabilmekte, hatta okulda başarısız olabilmektedirler. Çalışma sırasında, kendileriyle temasa geçmeyi öğrenebilir ve “tuhaf” olmadıklarını anlayabilirler.


Anne babalar ya işe yaradığını duymuş oldukları ya da zıt tedavi usüllerine güvenleri kalmadığı veya kendileri de bu çalışmayla şifa bulmuş oldukları için bu alternatif yönteme başvurma kararı alırlar. Geçmiş yaşam çalışması amacıyla birlikte çalıştığım çocukların çoğunun annesi veya babası ile çalışmışımdır. Aslında, çocukla çalışmaya başlamadan önce ilk olarak anne veya babayla veya her ikisiyle çalışma yapmak iyidir. Çok büyük sıklıkla görüldüğü gibi, çocuklar tüm aile yapısının enerjilerini taşımaktadırlar; anneden gelen bastırılmış öfke veya babadan gelen bastırılmış üzüntü gibi. Çocuklar, anne babalarının saklı (genelde bilmeksizin saklanan) duygularını ifade ederler. Aile, organik bir birimdir. Bir defasında, tıpkı dört yaşındaki oğlu gibi evin içinde karanlıkta kalmaktan korkan bir anneyle çalışmıştım. Kadın bir geçmiş yaşamında, gece yarısı kendi evinde hırsızlarca öldürüldüğü anıyı açığa çıkardığında; annesinin terapi sırasında yaşadıklarından habersiz olan küçük oğlu artık karanlıktan korkmadığını açıklamıştı ona.


Dolayısıyla, çalışmaya, tercihen bir veya iki seans boyunca hep anne babalarla başlarım ve çocuğun ne tür bir ailede yaşadığını anlamaya çalışırım. Çocukla seans yapma zamanı gelince, onunla onun düzeyinde bağlantı kurarım. Çocuk sessiz sedasız, terbiyeli bir şekilde oturmak zorunda değildir. Önemli olan benimle o odanın içinde güvende olduğunu hissetmesidir. Bağlantı kurmuşsak, ona niçin burada olduğunu bilip bilmediğini, canını sıkan şeyin ne olduğunu sorarım. Okuldan, hoşlandığı şeylerden, hoşlanmadığı şeylerden söz ederiz. Ve yavaş yavaş neler olduğu konusuna yaklaşırız. Çocuğun başarmak istediği, olmasını istediği şeyi keşfetmeye çalışırım. Çocuğun istemediği hiçbir şeyi yapamayız.


Belirli bir noktada, gidip sorunun nereden kaynaklandığına bakabileceğimizi ve belki de biraz değiştirebileceğimizi öneririm. Çocuğun kendisine ve aramızda kurulan bağlantıya bağlı olarak kullandığım farklı yöntemler vardır. En dolaysız yöntem, çocuğun sorun üstüne yoğunlaşmasına, sorunu kendi bedeninde hissetmesine, sorunla ilgili (varsa) bir hareket veya kelimeler veya sesler algılamasına izin vermektir. Bu sözleri veya sesleri tekrarlayarak, bu hareketleri tamamlayarak çocuk bir tür transa girer ve bu da onu sorunun kökenine geri götürür. Bir diğer olasılık ise çocuğun bir veya bir kaç resim çizmesine izin vermektir. Doğru sorular sorarak, geçmişteki şeyler bu çizimlerden ortaya çıkartılabilir.


Küçük çocuklar bu türden deneyimlerle halen çok bağlantılıdırlar; geçmişten imgeler veya deneyimleri çekip çıkartmak onlar için genellikle kolaydır. Çocuklarla çalışmanın keyifli olmasının nedenlerinden biri de budur.


Sıklıkla kullandığım bir başka yöntem ise kinesiyolojik kas testidir. Bu, bilinçaltına sorular sormanın çok basit bir yoludur. Yetişkinlerde ve bu testte işbirliği yapabilecek kadar büyük, beş ve altı yaşındaki çocuklarda işe yaramaktadır. Çocukların çoğu, soruları bedenlerinin yanıtlamasını çok eğlenceli bulmaktadır. Çok geçmeden soruları kendileri sormaya başlarlar, tıpkı bana “Koluma sor bakalım, Afrika’daki Kilimanjaro dağının yakınlarda çiftçilik yapmış mıyım?” diyen küçük oğlan gibi. (Elbette yapmıştı; zaten geçmiş yaşamıyla bağlantı kurmuştu; kas testi ona, anılarını ifade etmesinde yardım ediyordu.) Çocuklarla çalışırken kullanılabilecek güvenli bir başka yöntem ise başkalarının saçma, hayal ürünü diyeceğini düşündükleri şeyleri anlatmalarına, çizmelerine izin vermektir. Çocukların çoğu geçmiş yaşamlarından kalma anı parçalarına sahiptir ama bunlara gülünüp geçildiği veya tuhaf bulundukları için bu türden anılardan söz etmeyi keserler. Bu çok sık karşılaşılan bir durumdur.


Bazen, regresyon için imgeleme yöntemini kullanırım. Örneğin, gevşemesinin ardından çocuktan bir bulutun üstüne çıkmasını isterim; bulut onu geçmişte her şeyin başladığı yere götürecektir. Veya yaşam kitaplarının farklı bölümlerine açılan kapılarla dolu bir tünelden yürürüz.


Şüphesiz, sadece geçmiş yaşamlara odaklanmıyorum. Çocuğun kendisine ait olmayan enerjiler, güç bir doğumun veya ana rahminde yaşadıklarının sonraki etkileri tarafından rahatsız ediliyor olması veya travmanın, bu yaşamında -tacizin herhangi bir türü gibi- geçirdiklerinden kaynaklanması da mümkündür.


Aynı yöntemleri, yetişkinlerde de kullanıyorum.


Geçmiş yaşam anılarının olduğu noktaya geldiğimizde, bitmemiş işin nerede olduğunu kontrol ederim. Genellikle fark edilmeden yaşanmış veya tamamlanmamış olan ölüm deneyimine gideriz, orada hala takılı kalmış duygular olup olmadığına; veya öldürülmüş olmaktan ya da ailesini korumaya çalışırken öldürülmekten ya da öldürüldüğü sırada korkunç bir şeye şahit olmaktan kaynaklanan bir travma olup olmadığına bakarız. Söz konusu anının kölelik veya açlık veya yaşamın büyük bölümünde tacize uğramak gibi çok “ağır” bir yaşamdan kaynaklanması da mümkündür. Unutmayın ki, sorunlara geçmişte yaşanmış “nahoş” şeyler sebep olmaktadır. Bu anıları çocuğun başa çıkabileceği tarzda, genellikle anılara birinci şahıs olarak değil de gözlemci olarak baktığı tarzda ele alırız; olaylara gökyüzünde uçan küçük bir kuşun gözlerinden veya tavanda yürüyen bir örümceğin gözlerinden bakar. Yine sıklıkla, geçmişe yapılan bu yolculukta çocuğun kendini hep güvende hissetmesi için hayali bir evcil hayvan veya oyuncak hayvan yardım eder.


Çocuklarla yaptığım geçmiş yaşam regresyonlarından bazı örnekler vermek isterim. Örnekler, genellikle olduğu gibi, farkında olmaksızın ölmekle ilgilidir, yani bir kaza veya şiddet sonucunda aniden ölmekle. Bu durumda kişiliğin tamamı ruhla birlikte ayrılmaz, bir kısmı geçmişteki o ana takılı kalır. Çalışma sırasında onu takıldığı yerden çıkartmaya gayret ederiz ki şu anki yaşamdaki enerjisini engellemesin.



Karın ağrısı ve korku: Sekiz yaşındaki bir kız okula giderken sürekli karın ağrısı çekiyordu. Yüksek sesle gülen ve konuşan bazı oğlanlardan korkuyordu. Oğlanlar ona zorbalık etmiyorlardı ama küçük kız yine de onlardan korkmaktaydı. Sorunun kökenine giderken, Orta Çağda geçen bir geçmiş yaşama rastladık. Bir çiftçinin karısıydı ve saldırgan göçebeler atlarıyla oradan geçerlerken kendi tarlasında saldırıya uğrayıp öldürülmüştü. Adamlar yüksek sesle gülerek, karnını deşmişlerdi. Öldüğünü fark etmemiş, çok korkmuş ve karnında büyük bir acı hissetmişti. Yüksek sesle gülüp şakalaşan erkeklerin yakınında olduğu her sefer, bu “anı” bilinçsizce yükseliyordu. Seans sonrasında artık korkmamaya ve okula giderken karın ağrısı çekmemeye başladı.



Bir başka örnek. On üç yaşındaki bir kız bazen okula hiç gitmiyordu. Anne babası bunun farkında değildi çünkü kız her sabah evden okula gitmek üzere çıkıp, öğleden sonra geri dönüyordu. Bazen ayakkabıları çamur içinde geliyordu eve. Ancak okul yönetimi arayıp durumu bildirdiğinde, bir sorun olduğunu fark edebildiler. Kızın o günlerde nereye gidiyor olduğuna ilişkin hiçbir fikri yoktu. Seans sırasında, geçmiş bir yaşamında bir çiftçi olduğunu anladık. Ailesi için çalışan bir adamdı, toprağına ve hayvanlarına çok bağlıydı. Bir gün, henüz genç bir adamken bir kaza geçirip, kafasına aldığı darbeden dolayı ölmüştü. Bunun farkına varmamıştı bile, o kadar çabuk olmuştu ki. Adam toprağı işleyip hayvanlarına bakmaya devam etti, artık bir bedeni olmadığının farkında bile değildi. Zihninde, her şey aşağı yukarı aynıydı. Ve bu kız da aynı şeyi yapmaktaydı. Evinin yakınlarındaki (çok sessiz) otlakta bir tür transa girip ineklerle oturmaktaydı. Ayakkabıları da orada çamurlanıyordu. Seanslardan sonra artık ortadan kaybolmaz oldu.


Altı yaşındaki bir oğlan, kontrolünü tamamen kaybedene dek öfkelenmekteydi. Öfkelenmeye devam etmesine izin verdiğim takdirde, kontrolünü kaybetme konusunda bir şeyler yapmak istiyordu. Öfkelenme hakkını kaybetmek istemiyordu. Öfkelenebilme yeteneğini elinden almak gibi bir niyetim olmadığına ikna ettim onu. Geçmiş bir yaşamda, Lübnan’da görev yapan bir BM askeri olduğunu gördük; bir tür barış polisiydi, kendisi hakkında düşündüğü şey buydu. Derken bir keskin nişancı tarafından vurulmuştu. Bundan dolayı çok öfkeliydi. Kolundan vurulduğunu algılamıştı ama farkına varamadığı şey, bir merminin de kalbine isabet ettiğiydi. Arkadaşları onu bir tankın içine almışlar ve bir çarpışma sonrasında bir tür kutlama yapmışlardı ama o, arkadaşlarına katılmayıp öfkelenmeye devam etmişti. Her yerde ölüler vardı ve kendisinin de ölmüş olduğunu, kalbine yediği kurşunu fark etmemişti. Ve şimdiki yaşamında kalbinde büyük bir öfke taşıyordu. Hala bir tür savaş enerjisi içindeydi. Ölen BM askerinin bilincini ölmüş olduğunu ve huzurlu bir yere gideceğini anlayacağı noktaya dek genişlettik. Savaş bitmişti; burada, Hollanda’da tüfeklerle, tanklarla girişilen bir savaş yoktu. Kurşunu enerjetik olarak kalbinden çıkarttık. Seanslardan sonra sık sık öfke patlamaları yaşayan bir çocuk olmaya devam etti ama artık kendini kontrol edemeyecek aşamaya gelmiyordu.


Dokuz yaşlarındaki bir başka çocuk da içinde büyük miktarda öfke barındırmaktaydı. Geçmiş bir yaşamda, köyünü yağmacılara karşı savunan bir savaşçı olduğunu keşfettik. Sırtından bir okla vurulmuştu. Seans sırasında, o savaşın tamamını kağıtlara çizdi ve bu cesur savaşçıyı bir taş yığının altına gömdü; savaşçının ruhu ışığa doğru yükseliyordu. Bu deneyim sayesinde kendi yüksek beniyle temasa geçip tam bir huzur hali yaşadı.


Çoğunlukla, verdiğim örneklerden de göreceğiniz gibi, tek bir seans bile çok şey değiştirebilmektedir. Ama bazen daha uzun bir yol kat etmek gerekebilir ve beş ila on seans sürebilir. Terapi sürecinin ne kadar süreceği çocuğa, anne babasına, sorununa ve çalışma için ne sıklıkla gelebileceğine bağlı olarak değişmektedir.